Peygamber efendimize Cebrail aleyhisselamın Rukye yapması
Hakan bakar YOUTUBE DA RUKYE
910. Ebû Said el-Hudri radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Cebrail Aleyhisselam, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’e gelerek : Ey Muhammed, hasta mısın ? diye sordu. Hz Peygamber de : Evet, dedi. Cebrail Aleyhisselam: “Allah’ın ismiyle seni rahatsız eden her şeyden sana okurum. Her nefsin veya hasetçi her gözün şerrinden Allah sana şifa versin. Allah’ın adıyla sana okurum” diye dua etti.
Açıklamalar
Hastalık ve sıkıntılar insanlar içindir. Resûl-i Ekrem Efendimiz de her şeyden önce bir insandır. Binaenaleyh onun da diğer insanlar gibi zaman zaman hastalanması pek tabiidir. Hatta ona bazı kimselerin zarar vermesi de mümkündür. bu durum hiçbir zaman “Allah seni insanların vereceği zarardan korur” [Maide suresi (5),67] ayetindeki ilahi garantiye ters düşmez. Bu teminat, can tehlikesine karşıdır. Onlar sana hiçbir şekilde zarar veremezler demek değildir. Yine bilinen bir gerçektir ki, en şiddetli sıkıntıları peygamberler çekmişlerdir.
Rukye yukarıda geçtiği gibi halkımızın tabiri ile hastayı okumak demektir. Burada bizzat Cebrail aleyhisselamın Hz. Peygambere Rukye yaptığını yani okuduğunu görmekteyiz. Manası bilinen kelimelerle ve şirk unsuru taşımayan sözcüklerle bilhassa ayeti kerimelerle Rukye yapmak caizdir. Yasaklanmış olan Rukye, Cahiliye dönemindeki gibi, birtakım tılsımlı ve bozuk manalı kelimeler ile yapılan Rukyelerdir. Hz. Clear, Peygamber Efendimiz’e ismiyle “Ya Muhammed” diye hitap etmesi, “Peygamberi birbirinizi çağırdığınız gibi çağırmayın” [Nur suresi (24), 63] yasağının insanlar ve cinlere yönelik olduğunu gösterir. “Hasetçi her göz” ifadesi, Nazar değmesinin gerçek olduğunu gösterir. Nazardan ve zarar vermesi muhtemel her şeyin şerrinden Allah’a sığınmak gerekir. Zira hayrı da şerri de yaratan O’dur. O’nun iradesinin ve kudretinin üzerinde asla bir güç yoktur. O halde böylesi bir güce sığınıp dayanmak, kötülüklerden emin olmanın en sağlam yoludur. Cebrail aleyhisselam’ın iki kez “Allah’ın ismiyle sana okurum” demesi de, bu tür hallerde Allah’a sığınmanın ve sadece ondan yardım beklemenin, olan her şeyin O’nun dilemesiyle olacağına inanmanın pekiştirilmesi anlamına gelmektedir.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Hasta ziyareti sırasında ve sorulması halinde şikayet etmeksizin hasta olduğunu söylemek caizdir.
2. Hastaya bazı ayet, zikir ve dua cümleleriyle, Allah’ın güzel isim ve sıfatlarıyla okuyup şifa dilemek caizdir.
3. Nazar (göz değmesi) haktır.
4. Her çeşit kötülükten ve şerden Allah’a sığınmak gerekir. Bunun en uygun yolu da muavvizeteyn denilen Felak ve Nas surelerini okuyarak Allah’a sığınmaktır.
Müslim, Selam 40
Riyazüs Salihin Cilt-4
Çocuklarda Huzursuz ve Düzensiz Uyku için Rukye
“EN HAYIRLI ŞİFÂ KUR’ÂN’DIR”
Faydası Kur’ân-ı Kerîm’den daha büyük ve şifâsı daha çok bir kitap semâdan indirilmedi. Kur’ân-ı Kerîm, hastalıklara devâ, kalblere cilâdır. Allâme Fahruddîn-i Râzî merhûm “Biz de Kur’ân’dan peyderpey öylesini indiririz ki mü’minler için şifâ ve rahmettir…” meâlindeki İsrâ sûresinin 82. âyet-i celîlesinin tefsirinde der ki:
Kur’ân-ı Kerîm’de, fâsid (bozuk) îtikadlar, kötü ahlâklar gibi ruh hastalıklarına şifâ vardır. Kur’ân-ı Kerîm’i okuyan bunlardan şifâ bulur. Lâkin ihlâsla, kalb huzuruyla, madde ve manasıyla Allâhü Teâlâ’ya yönelerek okumalı, haram yememeli, günahlara dalmamalı, kalbi gafletle perdelenmiş, örtülmüş olmamalıdır. Nitekim hadîs-i şerîfte:
“Allâhü Teâlâ gâfil ve kendisinden başka şeyle meşgûl olan kalbden yapılan duâyı kabul etmez” buyurulmuştur. Şartlara riâyet edilerek okunan Kur’ân-ı Kerîm, doktorların tedaviden âciz kaldıkları her türlü hastalığı dahi iyileştirir. Hadîs-i şerîfte: “En hayırlı şifâ Kur’ân’dır” ve “Kur’ân ile şifâ aramayana Allah şifâ vermez” buyurulmuştur.
İmâm Kuşeyrî’nin oğlu çok şiddetli hastalığa yakalandı. İmâm, bu üzüntü içinde iken rüyasında Peygamber Efendimizi (s.a.v.) gördü. Oğlunun hastalığını ona arz etti. Peygamberimiz: “Niçin şifâ âyetlerine mürâcaat etmiyorsun?” buyurdu.
Hâsılı, Kur’ân-ı Mübin; maddî, mânevî, bedenî ve kalbî hastalıklara şifâdır. Nitekim: “Kur’an devâdır.” hadîs-i şerîfi de bunu bildirmektedir. (Fezâil-i Şehr-i Ramazân, Üchûrî)
DİN BÜYÜKLERİNE HİZMETİN MÜKÂFÂTI
Ferîdüddîn Attâr (k.s.):
“Din büyüklerine hizmet eden kimse, âhirette necât bulduğunda başka dost ve ahbaplarına da şefâat eder. Cennette de derecesi diğerlerinden yüksek olur.” demiştir.